Şimdi şöyle bir şey var, bazı oyunlar seni daha başlamadan içine çeker. Yani ekrana bir bakarsın, “Bu ne abi, bu işte başka bir şey var” dersin. Olympus Glory işte o oyunlardan. Slotter’da denk geldim buna. Dedim, “Yunan tanrıları varsa bir şeyler vardır burada.” Haksız da çıkmadım ha. İlk spin’de bile kendini tanrılarla masaya oturmuş gibi hissediyorsun. Arka planda bir fısıltı gibi müzik, sanki Olimpos’un rüzgarı kulağına şiir okuyor.
Oyun bildiğin Olimpos Dağı’ndan yayın yapıyor gibi. Zeus, Athena, Hades… Hepsi toplanmış, bu oyunu oynayana torpil geçiyor gibiler. Hele o Zeus’un yıldırımı var ya, patladığı an ekran resmen aydınlanıyor. Yıldırım değil, sanki umudun kendisi çarpıyor seni. Free spin özelliği devreye girdiğinde, işte o zaman heyecan tavan yapıyor.
Wild sembolü gelirse zaten tamam. Çünkü free spin kapısı da oradan açılıyor. Orada da olaylar başka. Çarpanlar, ekstra semboller, daha fazla kazanç… Ve ne yalan söyleyeyim, o atmosfer insana güç veriyor. Yani kazanamasan bile “Abi tanrılarla omuz omuzayım” diyorsun. Spin atarken bile sanki arkamda bir tanrı nefes alıyor gibi.
Bu oyunu oynarken platform da çok önemli. Slotter bu konuda elini korkak alıştırmıyor. Donma yok, bonuslar yağmur gibi. Bir kere para yatırdım, bonusun geldiğini görünce dedim ki “bu tanrısal müdahale olmalı.”
E hani derler ya “oyunun da bi’ adabı vardır” diye, Slotter işte o adabı en iyi bilen yerlerden biri. Güven veriyor, hız veriyor, keyfi de yanında. Hatta bazen sadece Slotter’a girmek bile moral oluyor insana. Çünkü neyle karşılaşacağını biliyorsun: kalite.
Olympus Glory oynarken sadece para kazanmıyorsun. Bazen bir spin, bütün gününe moral oluyor. Kendini güçlü hissediyorsun. Sırtını tanrılara dayamışsın gibi. O yıldırımı gördüğünde içinden geçen tek şey: “Bugün benden yanaydı.”
Ve işte bu yüzden bu oyun başka. Çünkü her spin bir dua, her kazanç bir mucize gibi. Tanrılar gülümsediğinde ekran parlar. Ve bazen tek ihtiyacın olan, o bir ışık. O ışık, bazen kazançtan da öte… içini ısıtan bir umut gibi.
Şimdi kardeşim... "Sweet Bonanza 1000" diyince, bir durdum. Dedim bu neyin kafası? Bin tane bonanza…
Bak, yalan yok. İlk başta isminden "Bu da neyin tatlısı şimdi?" dedim. Dice, zar demek…
Şimdi dostum, otur şöyle rahatına bak. Sana bir oyun anlatacağım. Ama öyle sıradan, klasik “makarayı…
Bak şimdi… Herkesin hayatında “tatlı mı tuzlu mu?” diye sorduğu anlar vardır ya, işte Fruity…
Tamam. Kabul ediyorum. İlk duyduğumda “Sweet Kingdom” deyince aklıma bir çocuk oyunu geldi. Şeker mi,…
Şimdi şöyle bir hayal et… Tatlıların içinde kaybolduğun bir dünya. Ama öyle diyetteyken uzaktan baktığın…