6 Jokers
Şimdi dostum, otur şöyle rahatına bak. Sana bir oyun anlatacağım. Ama öyle sıradan, klasik “makarayı döndür, bak ne çıkacak” tadında değil bu. Adı bile başlı başına merak uyandırıyor: 6 Jokers. Hani bir tanesi yeterken altısı ne demek? Dedim, herhalde ortalık karışacak. Ve karıştı da. Ama iyi anlamda. Çünkü bu oyun tam anlamıyla renkli, enerjik, kıpır kıpır bir atmosfer sunuyor. İçinden geçen tek şey şu: “bi şans daha veriyim, şu altı jokerden biri işimi çözecek.”
Oyunu açtım, Slotter üzerinden. Yine her zamanki gibi tıkır tıkır açıldı, oyun kasmadı, ekran cillop. Zaten Slotter’a güvenim tam. O yüzden rahat oynuyorum. Bağlantı kopacak mı, ödeme geç mi düşer gibi şeyleri hiç düşünmüyorsun. Sadece oyuna odaklanıyorsun. Ve bu odakla birlikte makaralar dönmeye başlıyor. Gözler ekranda, kulak müzikte… Ama esas olay, yürekte başlıyor.
Şimdi esas soruya gelelim. 6 Joker nedir? Ne yapar? Şimdi şöyle düşün; her bir joker, kazanma ihtimalini yükselten bir sihirli dokunuş gibi. Kimi zaman wild gibi davranır, kimi zaman çarpan getirir. Ama en güzeli, ne zaman çıkacakları belli değil. Yani her çeviriş bir sürpriz. Ve sen oturmuş “acaba bu sefer hangisi çıkacak” diye bekliyorsun. İşte heyecan orada başlıyor.
Semboller klasik ama jokerler her şeyin havasını değiştiriyor. Mesela normalde üç kiraz geldiğinde ufaktan bir tebessüm edersin ya, burada yanına bir joker gelince o tebessüm kahkahaya dönüşüyor. Çünkü oyun seni şaşırtmayı seviyor. Bazen ardı ardına patlatıyor, bazen ufak ufak veriyor ama hep umut bırakıyor.
Bonus turu var mı? Var tabii. Ama zaten bu oyunun her çevirişi bonus tadında. Özellikle jokerlerden ikisi ekrana düştü mü, içinden bir ses yükseliyor: “Bir tane daha düşse var ya!” O heyecanı yaşamak için saatlerce dönmek bile göze alınır.
Oyunun görselleri öyle “ağır efekt” tarzı değil. Daha çok retro havasında. Renkler canlı ama göz yormuyor. Sade, net, şık. Müzikler keza öyle. Ne rahatsız ediyor, ne de arka planda unutuluyor. Tatlı tatlı eşlik ediyor. Bir bakıyorsun oyunla bütünleşmişsin. Her dönüşte hafif kıpırdanıyorsun bile.
Slotter’ın arayüzü de bu oyunla müthiş uyumlu. Çünkü zaten fazla detay yok. Gözünü başka yerlere kaydırmıyor. Makaralar merkezde, dikkat orada. Ne gerekiyorsa o var. Kazanırsan hop kasada. Kayıp varsa bile sıkmıyor. “Tamam tamam, bu sefer olmadı ama bir dahaki dönüşte iş tamam” diyorsun.
Jokerler ise asla bekletmiyor. Ne zaman nereden çıkacakları belli değil ama işin güzelliği de bu zaten. O belirsizlikteki umutla dönüyorsun. Kazanırsan mutlusun, kaybetsen de eğlenmişsin. O yüzden zaten bu oyun oynanır.
6 Jokers aslında bir mesaj da veriyor bize. Hayat gibi. Her şey belli değil. Ne zaman, nereden, kim çıkacak belli değil. Ama sen oynarsın. Umut edersin. Denersin. Çünkü bir yerde mutlaka denk gelir. Oyunda da böyle. Altı jokerin her biri, sana “bir dönüş daha at” diyor. Ve sen o sesi dinliyorsun.
Slotter bu oyunu öyle bir sunuyor ki, başka yerden oynasan keyfi yarım kalır. Hız, kalite, güvenlik… hepsi yerli yerinde. Bu da oyuncuyu rahatlatıyor. Jokerlerle çevrili bir oyunda en azından altyapının sağlam olması lazım, değil mi?
Ve sonunda anlıyorsun: bazen hayat gerçekten bir şaka gibi… ama bu sefer kazandıran türden. 6 Jokers da işte tam böyle bir oyun.
Şimdi kardeşim... "Sweet Bonanza 1000" diyince, bir durdum. Dedim bu neyin kafası? Bin tane bonanza…
Bak, yalan yok. İlk başta isminden "Bu da neyin tatlısı şimdi?" dedim. Dice, zar demek…
Bak şimdi… Herkesin hayatında “tatlı mı tuzlu mu?” diye sorduğu anlar vardır ya, işte Fruity…
Tamam. Kabul ediyorum. İlk duyduğumda “Sweet Kingdom” deyince aklıma bir çocuk oyunu geldi. Şeker mi,…
Şimdi şöyle bir hayal et… Tatlıların içinde kaybolduğun bir dünya. Ama öyle diyetteyken uzaktan baktığın…
Şimdi bak… herkes şehirde yaşar ama içinden bir yerlerde o vahşi doğaya özlem duyar. Hani…